kardeşimiz,
suresinin 12. ayetinde yer alan “Allah Alimdir, Halimdir.” mealindeki
ifade de yer alan “Halim” isminin
asıl manası “kullarına
karşı yumuşak olan”dır.
derecede bir manası olan “cezalandırmada acele etmeyen” manasını
alsak yine de Enam suresinin 165. ayetiyle çelişmez. Çünkü, Enam suresinin
165. ayetinde cümlenin meali “Rabbin süratle cezalandırandır.” manasında
değildir. “Şüphesiz senin Rabbin, cezası süratli olandır ve şüphesiz
o çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” demektir.
suresinde, “Allah’ın kullarına ceza vermekte acele etmediği”ne
vurgu yapılmıştır.
suresinde ise, ilgili ayetin ifadesi, Allah’ın suçlu olan kullarına “hemen
süratle ceza verdiği” manasına gelmez. Bilakis ayetin
ilgili ifadesi, “Allah’ın bir kimseyi cezalandırdığı
zaman, cezayı süratle verdiği” anlamına gelir. Yani, Allah
bir kimseye ceza vermek istediği zaman hiç bir güç ona mani olamaz ve o cezayı
erteletemez. Bazı meallerde sorudaki şekliyle verilen mana doğru değildir.
şunu karıştırmak çok kötü bir mantık oyunudur. “Dinde zorlama yoktur.” demek,
hiç kimsenin din-vicdan özgürlüğüne müdahale edilmez demektir.
İslam dininin “din-vicdan özgürlüğü” prensibi
değişik ayetlerde farklı ifadelerle açıklanmış ve onun önemine vurgu
yapılmıştır. İlgili ifadelerin bir kısmı-meal olarak- şöyledir:
İşte Rabbiniz tarafından hak/gerçek geldi. Artık dileyen iman etsin, dileyen
inkâr etsin.” (Kehf, 18/29)
kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık kendi aleyhinedir.” (Bakara,
2/286)
dileseydi onlar ortak koşamazlardı. Biz seni onlara (dini zorla kabul ettiren) bir bekçi
yapmadık. Sen onlardan sorumlu bir vekil de değilsin.” (Enam, 6/107)
verensin. Sen onlar üzerinde bir zorba/zorlayıcı değilsin.” (Ğaşiye, 88/21-22)
Bu ve benzeri ayetlerde açıkça din-vicdan özgürlüğüne vurgu yapılmıştır.
yer alan bu prensibe dayanarak; “Neden İslam dışındaki düşüncelerin
yanlış olduğuna vurgu yapılıyor.” demek abesle meşgul
olmaktır. Çünkü, bir kimseyi kendi düşüncesine zorlamamak ayrı şeydir, o yanlış
düşüncenin yanlışlığını vurgulamak çok farklı şeydir.
Eğer İslam dini ile başka doktrin ve düşünceler aynı olsaydı, Kur’an’ın
indirilmesine ne gerek vardı? Madem aynı değil, o halde hangisi hak ise karşı
taraf batıldır.
Kur’an’da bu pek doğru mantık formülü doğrultusunda -genel muhteva içerisinde- şöyle
bazı ifadeler kullanılmıştır:
doğru yoldadır; inkâr edenler yanlış yoldadır. İman edenler istikametlidir;
inkâr edenler sapıktır. İman edenler takva sahibidir; inkâr edenler zalimdir…”
bir adı da Furkan’dır. Yani hak ile batılı ayıran
kitaptır.
temel amacı doğru yol ile yanlış yolu göstereme, iyi işler yapanlarla kötü
işler yapanları tefrik etmek, mükâfat kazandıran vasıflarla cezayı çektiren
vasıfları ayrı ayrı ortaya koyarak insanları uyarmak suretiyle irşat etmek olan
Kur’an’ın “neden bazılarına kâfir, zalim, fasık, sapık” dediğine
itiraz edip eleştirmenin, gerçekten akıl, ilim, insaf, irfan ve izanla izahı
mümkün değildir.
Müşrikler veya diğer kâfirlerle savaşmayı teşvik eden ayetlerin hepsi bizzat
düşmanların başlattığı savaş yıllarına aittir. Tevbe suresindeki ayetlerde de
bu hikmet esastır.