Afrika'da ki kabileye götürülen televizyon

Afrikada ki kabileye götürülen televizyon

Afrikada ki kabileye götürülen televizyon
Hayalen Afrika’nın en ücra bir köyüne yolculuk yapalım. Hayatında televizyon görmemiş bu insanlara, uzaktan kumandalı bir televizyonu hediye olarak beraberimizde götürelim. Bir haftalığına köydeki zeki insanları toplayıp
seküler bilimin determinist yaklaşımını anlatalım. Daha sonra da televizyonun bilimsel olarak nasıl çalıştığına ilişkin bir teori geliştirmelerini isteyelim. İçlerinden zeki olanı şöyle bir bilimsel teoriyle gelsin: “Televizyon dediğiniz ekran kutusunda gördüğümüz görüntünün nedeni uzaktan kumandadır. İnanmıyorsanız, tezimizi test ediniz. Her seferinde kumandaya bastığınızda ekranda bir görüntü çıkıyor ve tekrar basınca görüntü kayboluyor. O halde, görüntünün sebebi kumandadır.”
Muhtemelen,, birçok insan bu teoriyi kabul etmek zorunda kalacaktır. Ancak televizyondaki programların çok yüksek
ilim ve hikmet içerdiğini görenler böyle bir teoriyi kabul etmekte zorluk çekecekler. Onlar,bkumandanın bu denli
yüksek ilim ve hikmet sahibi olduğunu makul görmediklerinden bu teoriye şiddetle karşı çıkacaklar. Yani televizyondaki görüntüyü izleyebilmemiz için arka planda birçok işlev vardır önce görüntüler kaydedilir, montajı yapılır, sonra özel sistemler aracılığıyla ve Uydu vasıtasıyla o görüntüler/sinyaller televizyon antenine aktarılır o antende televizyona aktarır ve Televizyonun içindeki sistem o sinyalleri görüntüye dönüştürerek bizlere sunar. Eğer biz desek ki bunların hepsini kumanda yapıyor o zaman ahmaklık etmiş oluruz ÇÜNKÜ:
 
Çünkü; o kumanda da bunu yapacak ilim irade kudret yoktur arka planda aklı, iradesi, şuuru olan insanlar var bu görüntüleri onlar hazırlıyor özel sistemler kurarak bize aktarıyor kumanda ise bizim görüntüyü izlememizde sadece bir VESİLE/ARACI yani biz televizyon ekranındaki görüntüyü nasıl kumandadan bilmiyorsak “Bunun arkasında aklı, iradesi, şuuru olan birisi var bu görüntüleri bu sistemleri kumanda yapamaz bu işin arkasında bir ekip var” diyorsak aynen böylede tadı dilime, kokusu burnuma, güzelliği gözüme, vitamini vücuduma tesir eden, ağaçta yetişen bir elmayı, portakalı, armudu, narı ve daha nicesini o aklı, iradesi olmayan ağaç yapamaz bana bunları ancak beni tanıyan beni bilen bana RAHMET eden biri verebilir bu işin arkaplanında da büyük bir ilim iradare kudret var dememiz lazım.

Dil ne bilir şekeri şerbeti. Aldığın lezzeti baldan mı sandın?
Ne arı ne ağaç verir nimeti, Elmayı narı daldan mı sandın?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir