Deve İdrarı Hadisi Hakkında Detaylı Açıklama…

Deve İdrarı Hadisi Detaylı Açıklama
Lütfen yazıyı bilinç altınıza DEVE SİDİĞİ algısını kodlayarak ve kendinizi DEVE SİDİĞİ içilmesinin iğrenç oluşuna programlayarak okumayınız. Ön yargılarınızı bir kenara bırakarak düzgünce anlayarak okuyunuz. Yazı içerisinde onlarca kaynaktan alınmış bilgileri barıdırmaktadır gerek yazının sonunda gerekse de içerisinde kaynaklar belirtilecektir
Eğer siz de kilometrelerce uzaklıktaki yerlere kuantum dolanıklık teorisiyle ışınlanılabileceğini bilimsel içerikli kitaplarda okuduğunda ya da bi fizik profesöründen dinlediğinde çene hareketlerini ağır çekime ala ala: “Vaaayyy be!..Bilim nereye uçuyor böyle…” diyen ancak bir siyer kitabında peygamber aleyhisselamın mucizelerini okuduğunda ise “Hiç olur mu; böyle hurafeler, anca üfürükçü kadın hezeyanlarında ya da mitolojik senaryolarda bulunur… Biraz realist olun yahu!..” diye nutuk çekenlerdenseniz; rica edeceğim, siz iki kere okuyun bu yazıyı… Zira amentünüz olan bilimin mührüyle “cicili bicili” tasdik damgası bile almış klinik bir hadiseden bahsedeceğiz size.[1]
 
Önce mevzubahis hadisi okuyalım;

  • “Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve idrarını içmelerini öğütledi. ”(Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163).

Ayetlerin “sebebi nüzulü” olduğu gibi, hadislerin de “sebebi vürudü” vardır.
Peygamberimiz bir söz söylemiş, bir tavsiyede bulunmuş, bir şeyi yasaklamışsa muhatabına ve olaya bakmadan mesele anlaşılmaz.
Aynı soruyu soran pek çok sahabiye farklı cevaplar verdiği çok olmuştur.
Mesela; Allah katında en hayırlı amel nedir?” sorusuna farklı zamanlarda farklı kişilere farklı cevaplar verdiği olmuştur.
Birine, Allah yolunda cihad etmek, başka birine ana babana iyilik etmektir demiştir.(Bu konuya farklı bir yazıda değineceğiz inşaAllah)
Kendisine gelen ve çare soran bir hastaya deve idrarı tavsiye etmesi, o günün tıbbi imkanları da göz önünde bulundurularak anlaşılmalıdır.
Tarihten, dinden hadisten, Kur’an dan gelen pek çok bilgiyi, birikimi otomatikman, araştırmadan reddetmek materyalist felsefenin açmazlarından biridir, bağnazlık olsa olsa budur…
Sanki Peygamberimiz herkese günde üç öğün deve idrarı için demiş gibi bir algıyla, kibirle reddetmek, alay etmek, alay edilecek durumlara düşmeyi netice verir… ki yazımızda bunu göstereceğiz inşaAllah.
Bu olay o insanlara o an için tavsiye edilmiştir, herkese illa deve idrarı içeceksiniz diye KESİN bir hüküm yoktur, ortada zaruri bir durum var ve bu zaruri durumun giderilmesi için tavsiye edilmiş bir hükümdür. Orada nöbetçi eczane olmadığı için yada Hastalığın tedavisinde kullanılan drogların analizinin bundan 14 asır önce uçsuz bucaksız çöl kumları üzerinde inşa edilmiş farmakokinetik, botanik, zoolojik AR-GE çalışmalarının yapıldığı laboratuvarlarda yapıldığını düşünemeyeceğimize göre, ilaç etken maddesini ekstre edebilmek için en ilkel yöntemlerin bile tababet olarak adlandırıldığı bir dönemde tedavi için tek yolun bitkisel ve hayvansal drogların (ilaç hammaddeleri) doğrudan tüketimi olduğunu dile getirmeye gerek bile yoktur sanırım. Zaruretten dolayı hastalıklarının geçmesi, acılarının azalması için eskiden beridir tedavi yöntemi olarak kullanılan (ileride değineceğiz) bir şeyi söylüyor Peygamber Efendimiz. Zaruret durumunda haramlar helal olabiliyor; örneğin boğazımıza bir şey takıldı boğulacağız etrafta helal bir içecek yoktur o anda boğazımız düzelecek miktarda haram olan içkiden içsek günah olmaz ya da açlıktan öleceğiz etrafta domuz etinden başka yiyecek bir şey yoktur zaruretten dolayı ölmemizi engelleyecek kadar(fazlası değil) domuz eti yersek yine haram olmaz onlarda orada zaruretten dolayı mecburiyetten böyle bir tedavi yöntemine başvuruyorlar. Tekrar edelim bu kesin bir hüküm değildir yani bütün ümmete gidin deve idrarı için denmiyor ya da böyle bir şey tavsiye dilmiyor.
İdrar ile tedavi yöntemi kadim Mısır, Roma veya eski Yunan’da kullanılmış bir tedavi yöntemidir. Günümüz tıp bilimi ise ismine “zooterapi” ismini vermektedir.
Bugün ABD’de halen “Bufalo” idrarı damıtılarak çeşitli ilaçlar yapıldığını biliyoruz. Eski Hint hekimliği kaynaklarına baktığımızda ise keçi, koyun, fil, at, eşek, deve gibi hayvanların idrarından elde edilen tıbbi içeriklerin tedavi için dışarıdan tatbik yöntemiyle kullanıldığını da görebilmek mümkündür.
Sadece onlarda değil Osmanlı dönemine ait Tıbbi kayıtlarda da idrar ile tedaviler yapıldığına rastlanılmıştır. Osmanlı dönemi müelliflerinden Bâli Efendi, “Tercüme-i Ay’nul” isimli eserinde sarhoş olmuş ayılmakta güçlük çeken kimselerin, sara nöbeti geçiren kimselere “Deve İdrarı” tatbik edildiğinde bu etkinin giderileceğini beyan etmiştir.
Deve idrarı ise Arap yarım adasında kullanılan bir idrar türüdür ve muhteviyatı ile bazı hastalıkların mücadelesinde kullanıldığı bilinmektedir.
Deve idrarı yoğun olarak mineral ve tuz ihtiva eden bir idrar çeşididir ve yoğun in vitro ortamında kanser hücrelerinin yaşama şansının olmadığı bilim adamlarınca ispatlanmıştır.
Ayrıca mantara karşı önleyici bir etkisi bulunan deve idrarının kanda ki trombositlerin kümeler haline gelmesinin önüne geçtiği de bilimsel testler sonucunda ortaya çıkmıştır. [2]
 

Gelin işin bilimsel boyutuna biraz daha detaylı değinelim;

Ege bölgesinde idrarla tedavi
İyileşmek için her türlü pis kokulu şurupları kendi irademizle tıpış tıpış içen bizler, içtiğimiz şurupların terkibi kadar kimyasal dolu idrarın kötü ve iğrenç çağrışımlarının başka alternatif bir tedavisi olmayan hastalığın pençesinde kıvranmaktan daha korkunç olduğunu söyleyemeyiz. Kaldı ki bugün bile Ege’nin köylerinde arı sokması gibi basit ve tedavisi çok kolay bir hastalığın olası risklerinden korunmak için ilaç yokluğunda amonyak içerdiği için idrarla tedavi edildiğini biliyoruz.
Bugün; 21.asırda, uzay çağında, teknolojik gelişmelerin şahikalarında gezinirken, her eczanede amonyak bulmak manavda domates bulmak kadar kolayken, acil müdahale için arının soktuğu bölgeye idrar yapılmak suretiyle amonyak ihtiyacının karşılandığı bir sır değil.
Niçin bu hadis inkarcılığının çığırtkanlığını yapan, boğazlarını yırtarcasına yaygarayı basan zevat, Türkiye’nin “çağdaş ve muasır medeniyet çizgisine” en yakın bölgesi olan Batının köylerindeki bu tradisyonel (geleneksel) tıp uzantısı uygulamanın kritiğini yapma cesareti gösteremiyorlar dersiniz? Çünkü bu pazardan onların hadis inkarcılığına malzeme çıkmaz da, ondan. Yoksa herkes bilir ki çarenin, alternatif çözümlerin bulunmadığı şartlarda olağanın ve normalize yöntemlerin dışına çıkılabilir. Kaldı ki 1 değil, 2 değil, 3 değil… Tam 14 asır öncesinin mahrumiyetini düşünün. Tarihi vakalar mercek altına alınırken 21.asrın gözlüğünü çıkarmazsanız sadece barbarlık, sadece ilkellik, sadece vahşet çarpar gözünüze, 7.asrın vakasını irdeleyecekseniz bir zahmet 7. asrın aparatlarıyla analiz yapacaksınız. 7.asrın çorak ve yoksun toprağında yetişen noksan yöntemleri, 21.asrın münbit ve verimli arazisine ekerseniz sararıp solar, elinizde kalır. Yok eğer tarihi verileri illa da 21.asrın alfabesiyle okuyacağım, 7. asrın alfabesini tanımıyorum derseniz A yazan metni B okursunuz.
Deve idrarının bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı uluslararası bir dergi olan Journal of Ethno-Pharmacology isimli dergide de geçmekte.

Deve idrarının bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı uluslararası bir dergi olan Journal of Ethno-Pharmacology isimli dergide de geçmekte.

Deve idrarı uluslararası dergide
Bitmedi; deve idrarı yalnızca Buhari’de geçmiyor, bu meselenin üzerine bunca bedevilik, ilkellik etiketi yapıştırıldıktan sonra nerede geçtiğini öyle kolay tahmin edemezsiniz, zorlamayın. Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (Ulakbim) indeksine göre bilimsel kudreti en ileri seviye kategorisinde yani A kategorisinde olan bir dergide: “Journal of Ethnopharmacology” dergisinde. Yani kenar kıyı köşe dergisi ya da gazete müsveddesinde değil, Ulusal ve Uluslararası düzeyde bilimsel yetkinliğini tescillemiş akademik bir dergide. Ayrıca Müslüman bilim adamlarının çalışmalarından oluşmayan; ideolojik fanatikliğin tesirinde kalmış olamayacak bir heyetin edite, redakte ettiği bir dergide…
Deve idrarının Hepa-c1c7 türü kanserlerini kaynak organizma dışı kullanımda tedavi edici etki gösterdiği ve sitokrom – p450-1a1 enziminin sentezini inhibe ettiği yazıyor, derginin 2011’de çıkan nüshasında. Bu sitokrom p450-1a1 enzimi kanser oluşturucu etkisiyle biliniyor zaten. Kanser oluşturucu molekülü diskalifiye ediyor, kanser tahribatını da restore ediyor.
Bu 21.asrın dahi kronik bir çözüm sunamadığı ontolojik vakalara dair kısmi çözüm önerisine 1400 sene öncesinde dillendirilmiş bir hadiste değil de mesela Galen’in vatanı antik Yunan’da ya da alternatif tıp diyarı Hint coğrafyasında belki de yeni kıta yerlilerinde rastlanılmış olsaydı neler olurdu dersiniz? Ben söyleyeyim: Tıp, eczacılık ve diğer Sağlık Bilimleri fakültelerinde tümör lezyonları ya da metastaz konularında tedavi seçeneklerinin tarihi gelişim süreci işlenirken slaytların ilk sayfalarında Hint, Yunan tababetinin ya da Avrupa yerlilerinin alternatif tıp mucizelerinin ballandıra ballandıra anlatıldığı sunum göze çarpacaktı… Fakat iş hadis literatürü fobisine takılınca iki tip tepki anomalisi gözlemleniyor: ya bilmezden gelmek ya da müfredata ur gibi tasallut etmiş İslamofobi güdümlü saldırı refleksi.
İbn-i Sina’da deve idrarıyla tedavi
Batı’daki adı Avicenna olan İbni Sina deyince göğsümüz bir ayrı kabarır değil mi? Hatta modernist kesimlerin bile bi dertleri yoktur bu dahi tıpçıyla. Peki Avrupa’ da ve Asya’da asırlarca ders kitabı olarak okutulan “el-Kanun” da ne geçiyor biliyor musunuz : “Deve idrarıyla tedavi“.
Ayrıca herkes bilir ki netice alınamayan alternatif tıp tedavileri en geç bir iki asır sonra tarihin sayfalarına gömülür, yaşamları uzun olmaz. Ama bedevi, hadari Arapların bu deve idrarı tedavisini peygamber aleyhisselamdan binlerce yıl öncesinde bile tercih ettiklerini biliyoruz. Tradisyonel (geleneksel) tıp gücünü pozitif farmakovijilanstan alır; yani olumlu klinik geri dönüt. Bu şekilde bir tedavi neticesiz olmuş olsa binlerce yıl niçin halkın tercihi olsun? Herhalde idrar içme fantazisi yüzünden değil!
Bununla birlikte o dönemin mahrumiyet vahasından çıkmış bulunmaktayız bu asırda. Artık UUN, sitokrom p450-1a1 sentezini inhibe eden enzim ve diğer idrar bileşenlerini laboratuvarların in-vitro ortamlarında ekstrakte edebiliyoruz, sentezleyebiliyoruz. Bu yüzden alternatif çözüm olanakları varken kalkıp da zorunlu bir tedavi tercihi olan deve idrarı içme teşebbüsünde bulunmak ancak belahet ve cehalettir. Kimse “Hadi deve idrarının klinik faydalarından yararlanalım” diyerek kalkıp idrar içecek kadar ucube olmamalı bu asırda, çünkü tekrar tekrar belirtiyorum: O dönemin yoksunluk şartlarında değiliz şimdi, artık tedavi edici molekülleri başka tıbbi kanallardan elde edebiliyoruz. Benim sözüm 14 asır önceki alternatif tıbbi yöntemleri 21.asrın şımarık, ekabir ve asırlar arası başkalaşımı göremeyecek kadar kör yaklaşımıyla, rahat, yumuşak koltuğunun gevşeticiliğine gömülerek, zihninde bilim adına yalnızca ortaokulda gördüğü Fen Bilgisi dersinin “Maddenin tanecikli yapıda olduğu” bilgi kırıntısı olduğu halde uluslararası arenada bilimsellik bulvarında at koşturan akademik camiların kabul ettiği tradisyonel tıbbın orasını burasını karalamaya çalışanlara…
Fekal Mikrobiyota Transplantasyonu
Rasulullah sağlık problemleri olmayan Medine halkına deve idrarı tavsiyesinde bulunmamıştır, Medine’ye gelip hastalanmış bir heyete o günün tıbbi donanım, ekipman, materyal, kümülatif sıhhi bilgi sığlığı standartlarında alternatifi olmayan bir tradisyonel tıp tedavisini önermiştir.
Bugün; yani insanoğlunun neredeyse ölümden başka her türlü kronik rahatsızlığa çare buluşuna ramak kaldığı bir devrin arefesinde, baş döndürücü fenni gelişmeler kuşağında biz bile ‘Fekal Mikrobiyota Transplantasyonu‘ gerçekleştiriyoruz. Yani özür diliyorum; folklorik tabirle “dışkı nakli“.
21.asırda bile insanlık, dışkı içerisindeki geniş spektrumlu bakterilerin katalize ettiği reaksiyonlara muhtaçken siz dünyanın öküzün boynunda durduğu şayiasına inanacak kadar bilimsellikten fersah fersah uzakta olan bir çağda, Rasulullah’ın gelen hasta heyet için keçi kılından yapılmış çadırların içine kalitatif analiz yapan bir biyokimya ar-ge laboratuvarı kurup idrardan UUN (Uriner Urea Nitrogen) yapmasını mı bekliyordunuz?
Bugün burundan mideye, mideden de ince bağırsağa uzatılan bir boru ile dışkı (gaita) nakli yani Fekal Mikrobiyota Transplantasyonu yapılıyor. Burnunuzun ve midenizin içinden dışkı geçiriyorlar yani. Şimdiye kadar 1400 sene öncesinin teknik imkansızlığı içinde ölmemek için deve idrarı içmeye mecbur kalan Ortaçağlıları eleştiren bizim uzay ve teknoloji çağı mealistleri dışkının idrardan daha az iğrenç olduğunu mu düşünüyorlar? Dışkı 21. asrı bile kendisine mecbur ediyorsa, zaruret durumunda idrar taa 7.asrı niye kendisine mecbur etmesin? İpe un sermeyi bırakın da, önce koruyucu-önleyici hekimlik tedavi seçenekleri arasında deve idrarı terapisini tavsiye eden tıbbın babası; bugünkü tıpçıların deontoloji ve meslek ahlakı vizyonlu yeminlerine ismini veren Hipokrat’ı eleştirin.
Batıda Avicenna ismiyle meşhur olmuş İbn-i Sina’nın asırlarca tüm dünyada ders kitabı olarak okutulan “el-Kanun” kitabında deve idrarı bileşenlerinin tedavi edici etki gösterdiği hastalıklar için idrarı önermesini eleştirin. Fakat modernist üstadlarınız gözünde puan kaybedersiniz o zaman değil mi; Hipokrat dönemi tıbbi imkanları kısıtlıydı dersiniz, değil mi.. Peki Peygamber aleyhisselamın yaşadığı 7.asırda rekombinant DNA teknolojisi filan mı keşfedilmişti ki, Hipokratı hedef tahtasına oturtmayan sizler, Rasulullah’ın hayatı boyunca tek bir defa tek bir heyete, tek bir hastalığa zorunluluk güdümlü olarak önerdiği geleneksel tıb kanallarını eleştiri haysiyetini paspas yapacak bi yılışıklıkla ağzınızda geveliyorsunuz!
Bir doktor ağır travmalı kronik bir klinik vakaya kuvvetli hipnosedatif etkili narkotik analjezik verdi diye, doktorun tüm vakalarda ağır etkili bu ilaçlardan verdiğini, vereceğini iddia etmek kadar gülünç ve bir o kadar da kasıtlı bir iddia: “İdrar içmenin sünnet olduğu” iddiası, doktorun analjezikleri sadece özel bir hastaya ve hastalığa uygulamış olması, anesteziyi genele uygulanan bir metod yapmayacağı gibi, Rasulullah’ın tek bir heyete tıbbi çaresizlik durumunda idrarı tavsiye etmesi, onu Rasulullahın sünneti yapmaz.
Journal of Ethno-Pharmacology dergisinde yayımlanan deve idrarı ile ilgili bilimsel makalenin özet kısmının tercümesi
Çalışmanın özeti: Deve idrarı, Hepa 1c1c7 hücre dizisinde AhR bağımlı bir mekanizma yoluyla sitokrom P450 1a1 gen ekspresyonunu inhibe eder.
Çalışmanın Amacı: Deve idrarı içmek birçok kanser vakasının tedavisinde geleneksel olarak kullanılmakta fakat mekanizması hala net olarak bilinmemekte. Bu yüzden 3 farklı deve (bakire, emziren ve hamile) idrarı farede hepatoma (karaciğer kanseri) Hepa 1c1c7 hücre dizisindeki (karaciğer kanserine neden olduğu bilinen hücre dizisi) Cyp1a1’i (sitokrom p450 enzimlerinin en önemli bileşenlerinden biri, çevresel kanserojenlere sürekli maruz kalmak, ekstrahepatik dokulardaki CYP1A1 ekspresyon seviyesini, aril hidrokarbon reseptörü (AhR) vasıtasıyla arttırmaktadır. Bir çok kanser oluşum mekanizmasında rol oynamaktadır) module etmek için incelendi.
Materyal ve Metod: 3 farklı deve idrarı inek idrarıyla PCR kullanılarak karşılaştırdı.
Sonuç: Deve idrarlarının tümü Cyp1a1İn TCDD tarafından ekspresyonunu inhibe etti. (TCDD: 2, 3, 7, 8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin: Cyp1a1’i en güçlü indükleyen ve karsinojen olduğu bilinen kimyasal). Önemli olarak; bakire deve idrarı Cyp1a1 ekspresyonunu engellemekte en yüksek aktiviteyi gösterdi, onu emziren deve idrarı izledi. Bu çalışma deve idrarının TCDD’nin neden olduğu toksik etkileri engellediğinin ilk kanıtıdır. Bu etki Ctp1a1 ekspresyonunun Ahr bağımlı bir mekanizmayla hem transkripsiyonel hem posttranskripsiyonel seviyelerde inhibe edilmesiyle oluşur.​
The Growth Inhibitory Potential and Antimetastatic Effect of Camel Urine on Breast Cancer
Cells In Vitro and In Vivo.
Romli F., Abu N., Khorshid FA., Syed Najmuddin SU., Keong YS., Mohamad NE., Hamid M., Alitheen
NB., Nik Abd Rahman NM.
Çalışmanın özeti: Deve idrarının meme kanseri hücreleri üzerinde in vivo ve invitro büyüme önleyici ve antimetastatik etkisi. Kulağa pek hoş gelmese de deve idrarı uzun yıllardır Orta Doğu’da ateş, soğuk algınlığı hatta kanser gibi pek çok hastalığı tedavi edeceğine inanarak tüketilmekte. Genelde birkaç damla deve idrarı sütle karıştırılarak veya direkt olarak tüketiliyor. Bu çalışma, deve idrarının 4T1 kanser hücre dizisindeki in vitro ve in vivo büyüme potansiyelini ve metastatik kabiliyetini inhibe etme etkilerini incelemeyi amaçlıyor. MTT sonuçlarına göre deve idrarının 4T1 hücre dizisine karşı hücre öldürücü etkisi olduğu ve bunun doz bağımlı olduğu saptandı. Deve idrarının potansiyelini tam olarak anlaşılması için, in vivo çalışmada, 4T1 hücreli aşılanmış farelere, 2 farklı dozda deve idrarı uygulandı. Çalışma sonucunda her iki grupta da kontrol grubuna göre tümör boyutunda küçülme olduğu gözlemlendi. Bunlara ek çeşitli analizlerle de deve idrarının in vivo ortamda 4T1 hücre dizisine karşı metastazı engelleyici etkisi saptandı. Özet olarak deve idrarının antikanser etkisi farklı çalışmalarda da savunulmuştur. in vivo çalışmada daha yoğun deve idrarının kullanılması daha iyi sonuçlar vermiştir. Bu proje, deve idrarının T41 hücre dizisindeki büyümeyi ve metastazı inhibe etmek için kullandığı mekanizmaları ortaya koymuştur. [3]
Hayvan idrarı ile tedavi konusunda bir çok yazı, makale, kitap bulabilirsiniz örneğin bunlardan bir tanesi
“Natural Benefits Of Urine Therapy” dir.
Hitler döneminde Nazi doktorları yapılan bazı araştırmalarda deri hastalıkları için hayvan idrarını tavsiye eden araştırmalar yapıldığı da Alman araştırmacılar tarafından dile getirildiği J. Bhurani’nin kaleme almış olduğu “Natural Benefits Of Urine Therapy” isimli eserde konu edilmiştir.
Viking dönemlerinde ise denizcilerin sıklıkla yakalandığı bir hastalık türü olan Skorbit hastalığı için ağır diş lezyonlarında idrar kullanılması tavsiye edildiği de birçok tarihçi tarafından kaleme alınan eserlerde göze çarpmaktadır.
İran’lı bilim adamı Jagdish R. Bhurani’nin yaptığı açıklamalara göre idrar tedavisi sonucu aşağıdaki hastalıklara çare bulabileceğini bilimsel olarak ispatladığını iddia etmiştir.
“Tedavi edilemeyen Kronik Hastalıklardan Tıp bilimi, Kanser, HIV / AIDS, Diyabet, Safra Kesesi taşları,
Serebral Palsi, Zihinsel Engellilik-Özürlülük, Motor Nöron Hastalığı,
Musküler Distrofi, Nefritik Sendromu, Kronik Böbrek Yetmezliği, felç,
Saç Dökülmesi “Diffüz Disk Dehidratasyon”, Akut Bel Spondiloz “ALS” [4]

Gelin size önceden kanser olan(foliküler lenfoma ve Prostat) olan sonrada idrar tedavisi ile sağlığına kavuşan Johnun yaşadıklarını anlatalım;

John Bettens inanılmaz yoğun, kariyer odaklı bir ceza savunma avukatıydı. John’un kanser yolculuğu, Mart 2003’te prostat kanseri teşhisi konulduğunda başladı. Tedavi seçeneklerini değerlendirdikten sonra,
GELENEKSEL TEDAVİ ve radyoterapi tedavilerini reddetti.
Nisan 2007’de, John’a foliküler lenfoma teşhisi konuldu.
John’un deyişiyle:

“Boynumun kenarında bir yumru görünmesi sadece 36 saat sürdü. Önceden uyarı almadım. Bu, vücudumun ikinci bir kanser barındırdığı konusunda uyarımdı.”

Mart ve Mayıs 2007 arasında, boynunda biyopside bu genişlemiş düğüm vardı, daha sonra
cerrahi bir işlemle çıkarıldı ve tekrar biyopsi yapıldı. Biyopsiler, düğümü kanserli olarak gösterdi.
Bu prosedürleri takiben, yine bu kanser için bir monoklonal antikorun kullanımı ile birlikte kemoterapiye başlayan John herhangi bir geleneksel terapiyi reddetmiştir.
2007’nin geri kalanı boyunca ve Şubat 2008’e kadar, boynu, göğsü ve karnında
olduğu doğrulanmış olan kanserin ilerlemesini izlemek için bir dizi BT taraması yaptı. Bu süre zarfında boyun
ve göğüste genişlemiş düğümler büyük oranda değişmeden kalmıştır, ancak midede bulunanlar boyut olarak artmıştır. Tarama sonuçlarına göre bazı düğümler “önemli ölçüde hastalıklı” idi. 2007’nin ikinci yarısında,
durumunun bakteriyel kökenli olabileceği inancıyla yoğun bir üç aylık antibiyotik kürüne başladı. Ancak bu
tedavi başarısız oldu.
İdrar tedavisi rejimi
Şubat 2008’in sonlarında doktorlarından biri (her zamanki GP’si ya da onun hematologları) ile
birlikte 2004’ten beri prostat kanseri ile ilgili olarak danışmanlık yapmış olanlardan biri,
idrar tedavisini tavsiye ederek, başarısını desteklemek için herhangi bir bilimsel kanıtın o an olmadığını belirtti. Anekdot olarak, lenfomanın tedavisinde başarılı olduğunu biliyordu. Tavsiye edilen rejim,
idrar yolunu temizlemek için küçük bir miktar İŞLENDİKTEN sonraki idrarın 250 ml’sini içmekti. John
bu terapiyi denemeye karar verdi.
Terapi başarısı
Sonuçlar olağanüstü ve CT taraması ile doğrulandı. Şekil 1,
2 Nisan 2007 ve 10 Şubat 2012 arasında mide, göğüs ve boyundaki lenfadenopatinin ilerlemesini göstermektedir. Ağustos 2008’e kadar göğsündeki düğümlerin büyüklüğü
büyük oranda değişmeden kalmıştır. Bu, Aralık 2008’e kadar boyun düğümleri için de geçerliydi.
Bu tarihlerin ötesinde, hem göğüs hem de boyun düğümleri küçülmeye başladı.
Şekil 1: 
 
 
 
 
 
 
 
12 Şubat 2008’de başlayan dönem, Şubat 2008’in sonlarında John’un idrar tedavisini başlattığı dönemdir. 2008 yılının Şubat ayında, karnın içinde yer alan en büyük düğüm, 3 cm çapındaydı. Mayıs 2008 itibariyle, düğüm çapı 2 cm’ye düşmüştü ve Ağustos 2008’e kadar 1 cm daha daraldı. Bir Şubat 2010 taramasında, göğüste veya boynunda hiçbir düğüm bulunmadığı (bu durumun ya algılanamayacağı ya da önemsiz ya da önemsiz olduğu düşünülebilir) ve karındaki en büyük tümör  sadece 6 mm x 4 mm boyutlarında ölçülmüştür. John’un Şubat 2012’ye kadar BT taraması daha yoktu. Sonuç: karın, göğüs veya boyunda lenfadenopati saptanamadı.
John şu sonuca varır:

“Benim görüşüme göre, dört yıllık süre boyunca, ancak özellikle ilk sekiz ayda, sonuçlar ,idrar tedavisi ve görüntü kullanımı ile lenfatik sistemimden saptanabilir herhangi bir kanserin azaltılması ve nihai olarak ortadan kaldırılması arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bunlar, bu dönemde iyileşme rejimimde yaptığım tek değişiklikti.”

John, bilimsel desteğin bu tür kanser için iyi tanınan bir tanı aracı olan BT taramalarından geldiğini savunuyor. Taramalar, saptanabilir herhangi bir kanserin azaltılmasını ve nihai olarak yok edilmesini gösterdi ve bu  azalma ve eliminasyon, idrarın terapi olarak kullanıldığı süre ile ilişkiliydi. Hematolog ve ‘geleneksel’ GP
başarısı için bir açıklama sunamazken,
John kararlı bir şekilde: “Görüş açımdan, idrarın, imgenin ve ikisinin de fark yaratan inancımın sarsılmaz olduğunu düşünüyorum. Bu kendiliğinden gerileme değildi. Bu sonuç için dört yıl boyunca gerçekten çok çalıştım.”
John Bettens’in bu olaydan sonra ise daha da ileri giderek idrar tedavisi yöntemi ile kanser hücrelerini yok ettiğini iddia etmiş ve bunun için ABD’de bir patent dahi almış ve bilim çevrelerinden de ortaya koyduğu bu şaşırtıcı idrar tedavi yöntemine hiç bir itiraz gelmemiştir.
patent
John ile ilgili yazının kaynakları: (5)
Gelin şimdide National Center for Biotechnology Information (Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi) daki bir makaleyi okuyalım

Deve idrar bileşenleri in-vitro anti-kanser özelliklerini göstermektedir:

ETNOFARMAKOLOJİK İLİŞKİ:
Deve idrarı (CU), Arap Yarımadası’nda kanser de dahil olmak üzere çeşitli hastalıkları tedavi etmek için yaygın olarak kullanılırken, tam olarak etki mekanizması tanımlanmamıştır. Bu çalışmanın amacı, deve idrarının in-vitro (sıklıkla biyoloji ve tıp alanlarında kullanılan ve “laboratuvar ortamında ya da yapay koşullarda” manası taşıyan bir terimdir.) insan hücreleri üzerinde anti-kanser etkisine sahip olup olmadığını araştırmaktır.
MALZEMELER VE YÖNTEMLER:
AnnexinV / PI testi, apoptozu değerlendirmek için kullanıldı ve immünoblot analizi, farklı apoptotik ve onkojenik proteinler üzerindeki CU’nun etkisini belirledi. Ayrıca, sitotoksisite ve hücre döngüsü üzerindeki etkiyi ve sitokinlerin üretimini araştırmak için akış sitometrisi ve Elispot kullanılmıştır.
SONUÇLAR:
Deve idrarı, tüm non-tumorijen hücre epitelyal ve normal fibroblast hücreleri epitelyal ve fibroblast hücreleri üzerinde sadece marjinal etki ile, tüm değil, insan kanser hücre dizilerine karşı sitotoksisite gösterdi. İlginç bir şekilde, 216 mg / ml liyofilize CU, hücre proliferasyonunu inhibe etti ve göğüs kanseri ve medulloblastomalar dahil olmak üzere farklı kanser hücrelerinde apoptosisin% 80’inden fazlasını tetikledi. Apoptoz, bu hücrelerde Bcl-2 azalması yoluyla intrinsik yoldan indüklendi. Dahası, CU, kanser destekleyici proteinleri survivin, β-katenin ve siklin D1’i aşağı regüle etti ve sikline bağımlı kinaz inhibitörü p21’in seviyesini arttırdı. Ek olarak, CU’nun, periferal kan mononükleer hücrelerine karşı sitotoksik etkisi olmadığını ve IFN-y’yi indükleyerek ve Th2 sitokinleri IL-4’ü inhibe ederek güçlü bir immüno-indükleyici aktiviteye sahip olduğunu gösterdik.
SONUÇLAR:
 
CU(Deve idrarı)’nun in vitro spesifik ve etkili anti-kanser ve güçlü immün modülatör özellikleri vardır.(6)

Kanser tedavisinde kullanılmak üzere Deve idrarından üretilen kapsül şeklindeki ilaç için Amerika Patent Ofisinden Patent alındığını gösteren belge…
“Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi” yani “NASA” dahi idrar hakkında bir araştırma yapma ihtiyacı hissetmiştir. NASA’nın laboratuvar verilerine dayanan raporunda, idrarda faydalı maddelerin bulunduğu ortaya konmuştur.[7]
Idrar ile alakalı NASA raporunun ilk sayfası…
Sağlık alanıyla alakalı kaleme aldığı kitaplarla tanınan Harald W. Tietze’nin ilk baskısı 1996’da yapılan ve “International Bestseller” olan yani Dünya çapında en çok satan kitaplar arasına giren “Urine The Holy Water” yani “Kutsal Su Idrar” başlıklı kitabında, idrar tedavisinin faydalarından bahsedilir ve tedavinin en sık uygulandığı ülkenin Almanya olduğu yazar.[8]
Kitabın 44. sayfasında “Deve idrarı”nın kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına iyi geldiği yazmaktadır.[9]
Harald W. Tietze’nin ilk baskısı 1996’da yapılan ve “International Bestseller” olan kitabı…
***
2. Dünya Idrar Terapi Konferansı Mayıs 1999’da Almanya’da yapıldı… 
Dr. Johann Abele ise 1995 yılında yayınlanan kitabında 5 milyon Almanın şifa bulmak için idrar kullandığını ifade eder.[10]

 
Birçok makalenin yer aldığı “Holistic Health Healing & Astrosciences” adlı kitabın ikinci cildinde “Idrar Terapisinin Mucizeleri” başlıklı makalede, Idrar terapisinin soğuk algınlığından kansere ve eklem iltihabından AIDS’e kadar birçok hastalığı tedavi etme potansiyeline sahip olduğu yazar.[11]
“Holistic Health Healing & Astrosciences” adlı kitap…
 Yazının ortalarında da belirttiğim gibi idrarın birçok hastalığı tedavi ettiğine dair geniş bir literatür oluşmuştur. Bunlardan birkaçını daha sunalım sizlere:

Almanca bir kitap: Carmen Thomas, Ein ganz besonderer Saft, Urin, (Çok Özel bir Su, Idrar), VGS Verlagsgesellschaft, Köln 1993. Bu kitap “Çişteki mucize” başlığıyla türkçeye de çevrildi. Leman Çalışkan’ın tercüme ettiği bu kitap, 1995 yılında “Doğan Kitap” tarafından basıldı. Hatta Pakize Suda“Hürriyet”teki köşesinde bir nevi tanıtımını da yaptı. (Bakınız; http://www.hurriyet.com.tr/cisteki-mucize-4828428 )
***
Almanca bir kitap: Flora Peschek-Bِöhmer, Urin-Therapie – ein Tabu wird gebrochen, Heilerfolge bei vielen Krankheiten und Beschwerden, (Idrar Terapisi-Bir tabu yıkılıyor, Birçok Hastalık ve Rahatsızlıklarda Şifa Başarıları), Heyne Verlag, 1995.
***

Almanca bir kitap: Gennadi Malachow: Urin-Therapie, (Idrar Terapisi), Verlag Phِönix, 1999.
***
Ingilizce bir kitap: John W. Armstrong, The Water Of Life: A Treatise on Urine Therapy (Hayat Suyu: Idrar Terapisi üzerine bir Araştırma), Published by True Health Publishing Co. By Health Science Press, Rustington, Sussex, 1948.
***
Coen van der Kroon, idrar terapisi için bir kılavuz bile neşretti; Coen van der Kroon, The Golden Fountain: The Complete Guide to Urine Therapy (Altın Çeşme: Idrar Terapisi için Tam Kılavuz), Publisher: Amethyst Books, 1995.
***
İdrarın tıbbi olarak gerçekten de büyük önemi olduğu tüm dünya da kabul görmektedir. Örneğin ABD eski başkanı Barack Obama, İngiliz maceracı Bear Grylls ile birlikte vahşi doğada hayatta kalma programına iklim değişikliğine dikkat çekmek için katılmış ve Amerikan NBC televizyonu da bu programı tüm dünyaya yayınlamıştı.
Bear Grylls’in başkan Obama’ya idrarını içmesini tavsiye etmesi elbette ki vahşi doğa da hiç bir gıda bulamadığınızda hayatta kalmak için yapmanız gereken son eylem olduğunu gösterebilmek içindi.
Londra Üniversitesinden Doktor Kevin Fong, hayatta kalabilmek için idrarın içilebileceğini söylüyor. Ancak panik ve kriz anlarında idrarın şifa değil zehir olabileceğini de söylüyor. Yani örneğin ormanda kayboldunuz, panik içerisindesiniz, günlerdir aç kaldınız ve ölüm korkusu sardı… Bu durumda içtiğiniz idrar sizi ölüme daha çok yaklaştıracaktır.
Doktor Kevin Fong’un söylediğine göre ise sakin bir beden yapısındayken idrar içilebilir.  Başkan Obama’ya kendi idrarını içirmeye çalışan vahşi yaşam uzmanı Bear Grylls’in tavsiyesi de vahşi doğa da hayatta kalma dersine örnek olması içindi…

Gördüğünüz gibi, idrarın birçok hastalığa iyi geldiği yapılan araştırmalarla sabittir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ise 1400 küsur sene evvel hastalanan birkaç kişiye bunu tavsiye etmekle adeta bir mucize göstermiştir, diyebiliriz. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam Efendimiz bunu söyleyince “alay” edenler, batıyla neden alay etmiyor? Işte bu aşağılık kompleksinin bir tezahürüdür. Bütün dünya eski medeniyetlerden kalma yazılı metinleri bulmak için arkeolojik çalışmalar yaparken, bizim hadis inkarcıları elimizin altında bulunan ve hazine kıymetinde olan kaynakları atmakla iftihar ediyor. Bunun adı kelimenin tam manasıyla “barbarlık”tır… tekrar tekrar belirtelim bu hadiste “hepimiz deve idrarı içelim” şeklinde bir emir falan yok.
 
Yazıdaki Kaynaklar:
1-1.1: http://www.bizimkose.com/06/24/deve-idrari-hadisinin-izdusumu-klinik-mi-hadarilik-mi?
2: http://www.kursadberkkan.net/deve-sidigi-sifa-mi-bilimsel-tespitler-ne-diyor
3: http://www.bizimkose.com/06/24/deve-idrari-hadisinin-izdusumu-klinik-mi-hadarilik-mi?
4: http://www.kursadberkkan.net/deve-sidigi-sifa-mi-bilimsel-tespitler-ne-diyor
5: http://rometosantiagoproject.com.au/johns-stor
http://urinetherapy.info/johns-story
https://au.linkedin.com/in/johnbettens
6: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22922085
7: David F. Putnam, Composition and Concentrative Properties of Human Urine, NASA Contractor Report, Temmuz 1971. Rapor için bakınız;
https://ntrs.nasa.gov/archive/nasa/casi.ntrs.nasa.gov/19710023044.pdf
8: [ Harald W. Tietze, Urine The Holy Water, Harald W. Tietze Publishing: 2003, 3rd edition (3. baskı. 1. baskı: 1996), P/L, Australia, sayfa 15.] 9: Harald W. Tietze, Urine The Holy Water, Harald W. Tietze Publishing: 2003, 3rd edition (3. baskı. 1. baskı: 1996), P/L, Australia, sayfa 44.
10: Dr. Johann Abele, Die Eigenharnbehandlung-Erfahrungen und Beobachtungen, (Idrar Terapisi-Deneyler ve Gözlemler), Haug-Verlag, 1995.
11: Dr. B.D. Sharma, Holistic Health Healing & Astrosciences (An International Sourcebook), Holistic Health & Healing in 21st Century, cild 2, B. Jain Publishers: 2003, sayfa 279.
 
Yararlanılan Kaynaklar:

  1. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1658361216000238
  2. https://www.omicsonline.org/open-access/therapeutic-applications-of-camels-milk-and-urine-against-cancer-current-development-efforts-and-future-perspectives-1948-5956-1000461.php?aid=89852&view=mobile
  3. https://www.sorularlaislamiyet.com
  4. http://www.arastirmaciyazarlar.com.tr/haber_detay.asp?haberID=5094
  5. http://www.kursadberkkan.net/deve-sidigi-sifa-mi-bilimsel-tespitler-ne-diyor/
  6. http://www.musellem.net/deve-idrari-hadisi-uydurma-degil-adeta-bir-mucizedir/
  7. http://belgelerlegercektarih.net/deve-idrari-hadisi-uydurma-degil-adeta-bir-mucizedir/

 

Deve idrarı üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ile ilgili İngilizce ama çok detaylı bir çalışma var onu okumanızı tavsiye ederim slayt gösterisi olarak aşağıda sundum:

Anahtar Kelimeler: deve idrarı hadisi deve idrarı tartışması deve idrarı cübbeli deve idrarı hadisi klinik mi deve idrarı içen araplar deve idrarı bilimsel deve idrarı içmek caiz mi deve idrarı içen türkler deve idrarı içen deve idrarı neye yarar deve idrarı deve idrarı içmek deve idrarı ayet deve idrarı içen arap deve idrarı içen adam deve idrarı diyanet deve idrarı ekşi deve idrarı içmek ekşi sözlük deve idrarı içmek ekşi deve idrarı faydaları deve idrarı içmek faydaları rüyada deve idrarı görmek deve idrarı neye iyi gelir deve idrarı hacılar) deve idrarı helal mi deve idrarı içen hacılar deve sütü ve idrarı hadis deve idrarı ile ilgili hadisler deve idrarıyla ilgili hadis helal deve idrarı deve idrarı içen 2 türk hastanelik oldu deve idrarı ile ilgili hadis deve idrarı içmek sünnet mi deve idrarı içme hadisi deve idrarı içilir mi deve idrarı kanser deve idrarı mide kanseri deve idrarı içilirmi deve idrarı ne işe yarar deve idrarı sorularla islamiyet deve idrarı sedef deve idrarı içmek şifadır deve idrarı hadisi şerif umrede deve idrarı içen iki türk hastanelik oldu deve sütü ve idrarı ile ilgili hadis deve sütü ve idrarı deve sidiği hadisi deve sidiği zararları deve sidiği polemiği deve sidiği içilir mi deve sidiği içen araplar deve sidiği ekşi deve sidiği nerede satılır deve sidiği hadisi diyanet deve sidiği bilimsel deve sidiği ebubekir sifil deve sidiği deve sidiği faydası deve sidiği ayet deve idrarı ayet deve sidiği içen adam deve sidiği cübbeli ahmet hoca deve sidiği caner taslaman deve sidiği canlı yayın deve sidiği cübbeli deve sidigi icmek caiz mi deve sidiği diye kendi deve sidiği diye kendi sidiğini deve sidiği diye kendi sidiğini satan adam deve sidiği diye kendi sidiğini sattı deve sidiği diyanet deve idrarı diyanet deve sidiği egzama deve sidiği edip yüksel deve sidiği ekşi sözlük deve idrarı ekşi deve sidiği fiyatı deve sidiği fetva meclisi deve sidiği faydaları bilimsel deve sidigi faydalımı rüyada deve sidiği görmek deve sidigi neye iyi gelir deve sidiği hadisi arapça deve sidiği hangi hastalığa iyi gelir deve sidiği hadisi cübbeli deve sidiği hadisi sahih mi deve sidiği hadisi cübbeli ahmet hoca deve sidiği hadisi fetva meclisi deve sidiği haber deve idrarı hacılar) deve sidiği içmek deve sidiği içme deve sidiği içen iki türk deve sidiği içmek sünnet mi deve sidiği içtiler deve sidiği içmek sünnettir deve sidiği için hadisi deve sidiği kuranda geçiyormu deve idrarı kanser kuran deve sidiği deve sidiği meselesi deve idrarı mide kanseri deve sidiği içilirmi deve sidiği sünnet mi deve sidiği neye yarar deve idrarı ne işe yarar deve idrarı neye yarar peygamber deve sidiği deve sidiği satın al deve sidiği sorularla islamiyet deve sidiği satan adam deve idrarı sedef deve sidiği şifadır hadisi deve sidiği şifadır deve sidiği şifadır diyen akademisyen deve sidiği şifa deve sidiği şifa mıdır deve sidiği içmek şifadır deve sidiği tartışması deve sidiği ile tedavi deve sidiği ve sütü karıştırarak içen adam deve sidiği video deve sütü ve sidiği deve sidiği yararları deve sidiği youtube deve sidiği yerine kendi deve idrarı faydaları deve sidiği ne işe yarar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? Nasıl Mezhep Kurulur? “Okuyan Mezhebi” Kuruyoruz
Hadisler Sorular

Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? Nasıl Mezhep Kurulur? “Okuyan Mezhebi” Kuruyoruz

Mezheplerin Ortaya Çıkış Süreci Nasıldı? Mezhepler Nasıl Kuruldu? “Okuyan Mezhebi” Kuruyoruz (Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için BURAYA TIKLAYIN) Yazıya başlamadan önce not: burada yaptığımız şey işin mantığını kavramanızdır yoksa haşa mezhep falan kurduğumuz yok yanlış anlaşılmasın. Bu yazıda isim olarak Mehmet Okuyan’ı seçtik bu sadece bir örnek başka biriside olabilirdi isime değil yazının mantığına odaklanmamız […]

Devamını Oku
Allah-Şeytanı-Kötülük-Yapması-İçin-Mi-Yarattı-2
Sorular

Allah Şeytanı Kötülük Yapması İçin Mi Yarattı?

Yazının Görsel Haline Ulaşmak İçin BURAYA TIKLAYIN Eğer İslam ile ilgili bir mesele hakkında konuşuyorsak İslam’ın konuyla ilgili verdiği bilgilere bakmamız lazım İslam’ın bize verdiği bilgilere göre Şeytan bir “CİN’dir” yine İslam’ın bize verdiği bilgilere göre Cinler de İnsan gibidir. Yerler, içerler, uyurlar, cinsiyetleri vardır, evlenirler, çocukları olur, onların da insan gibi ÖZGÜR İRADELERİ VARDIR, […]

Devamını Oku
Afrikada ki kabileye götürülen televizyon
Sorular Tefekkür

Afrika'da ki kabileye götürülen televizyon

Hayalen Afrika’nın en ücra bir köyüne yolculuk yapalım. Hayatında televizyon görmemiş bu insanlara, uzaktan kumandalı bir televizyonu hediye olarak beraberimizde götürelim. Bir haftalığına köydeki zeki insanları toplayıp seküler bilimin determinist yaklaşımını anlatalım. Daha sonra da televizyonun bilimsel olarak nasıl çalıştığına ilişkin bir teori geliştirmelerini isteyelim. İçlerinden zeki olanı şöyle bir bilimsel teoriyle gelsin: “Televizyon dediğiniz […]

Devamını Oku