Allah istediğin müslüman istediğini kafir mi yapıyor?

“Allah onların kalplerini de kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır.”(Bakar, 2/7).
Bilindiği üzere, kesin bilgi kaynağı ya aklî veya naklîdir. Kur’an’da göz, kulak ve kalpten söz edildiği yerlerde, genellikle,  bunların aklî ve naklî olan İslam’ın mesajını hakkıyla alıp kavrayamadıklarından dolayı eleştiri oklarına hedef olmaktadır. Kalp, manevî-aklî sahada basiret gözünü kullanmaktadır. Basiret gözüne görünenler ise, aklî delillerdir. Aklî deliller ise, çok çeşitlidir, adamına göre farklılık arz etmektedir. Gözün sahası da, maddî- aklîdir. İnsanlar, eserden müessire, sanattan sanatkâra, güzel terbiyeden, terbiye eden mesajın güzelliğine intikal etmek için çeşitli -malzemelere sahip- istidlal metodunu kullanmaktadır. Bu misyonlarıyla, göz ve kalp, basar ve basiret olarak birer aklî delillerin taşıyıcı organlarıdır.
Kulak ise, naklî delillerin penceresidir. Kulak kalbe çok yakın bir organdır. Onun vasıtasıyla gelen bilgiler kalpte ve akılda incelemeye alınır, analiz ve sentezleri yapılır, ona göre bir hükme varılır. Onun içindir ki, ayette kulak ile kalp için ortak bir ceza olarak mühürleme ifadesi kullanılmıştır. Çünkü, kalbi manevî olarak hasta olan kimsenin kulaklarıyla duyduğu şeyleri anlaması mümkün değildir. Yine kalbî iyi çalışsa bile, naklî delillerin postacısı olana kulaklar, bu görevi yapamadıkları takdirde, o tür bilgilere ulaşması ve onları tahlil etme imkânı yoktur.
Kalplerin mühürlenmesi, iman ve İslam’ın gerçeklerinin dışarıdan içeriye girmeyecek, içerideki küfrün de içeriden dışarıya yol bulup da çıkamayacak durumda olmasından kinayedir.
Kulağın mühürlenmesi ise, gerçeklere gerçek anlamda kulak kesilmemeleri, Kur’an’ın hakikatlerini duymazlıktan gelmelerinden kinayedir.
Sürekli yanlış, çirkin şeylerle meşgul edilmiş  kalplerin içi manen kirlenmiş olur. Tövbe ve istiğfarla cilalanıp pası giderilmezse, gerçekleri kavrama kabiliyetini kaybeder.
Göz ise, fiziksel istidlal metodunun kullanılması için gereken malzemeyi toplayan ve onları aklın eline veren bir organımızdır. Onlara perdenin inmesi, gerçek anlamda görüp görmemeleri arasında bir farkın olmadığını ifade etmektedir. Çünkü, kalbin gözü kör olunca, kafadaki gözlerin gördüklerini tahlil edecek bir mekanizma olmadığı için, görülen delillerin hiçbir faydası olmuyor.
Özetle, gözün ışığı, kalbin nuru, kulağın vicdana aktarılan sesi, imandır. Küfür, kalp gözünü kör, kulağı sağır, vicdanı vicdansız yapar. (Geniş bilgi için bk. et-Tefsiru’l-kebir ve İşaratu’l-İ’caz, ilgili ayetin tefsiri).
kaynak
                                                www.sorularlaislamiyet.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir