Allah'a iman ile puta iman arasındaki fark nedir?

Allah'a iman ile puta iman arasındaki fark nedir?
– İman, inanmaktır. Kim neye inanırsa, ona iman etmiş olur. Putçular / müşrikler Allah’ın varlığına inanmakla beraber, putlarının da Allah katında kendilerine şefaatçi olacağını düşünüyorlardı. Onların bu inançları, putların ilahlığına bir nevi imandır.
– İman, kalbe ait bir husustur. Bu sebepledir ki, İslam’da

“Dinde zorluma yoktur.” (Bakara, 2/256)

prensibi çok önemli bir kuraldır. Buna göre, bir putu kırmakla imanı elde edemezsiniz. Önemli olan putçuluk düşüncesini zihinlerden silip atmaktır.
– Bununla beraber, insanlar genellikle aklî muhakemelerini kullanarak karar veremiyorlar. Daha çok bir gelenek halinde cereyan eden hususlara bakarak karar verirler. Heykellerin varlığı bu açıdan olumsuz bir semboldür. Halkın büyük kısmı -o güne kadar babalarından, atalarından bir ilah olarak taptıkları, gördükleri- putların bu sembollerini gördükçe eski inançlarını kuvvetlendiriyorlar. Onları gördükleri anda eskiden beri onlara yapılan ibadeti hatırlarlar. Bu ise tevhit inancının topluma yerleşmesine engel teşkil eden bir unsurdur. 
İşte bu olumsuz tabloyu zihinlerden silmek için; yani, putçuluk fikrini zihinlerden silip atmak için göz önündeki heykelleri de ortadan kaldırmak gerekiyordu. Putların kırılmasının hikmeti budur.
“Ya; insanı, put’un karşısında ‘el-pençe divan’ durduran sebep ile Tanrı karşısında kıyam ettiren sebep aynı ise? Misâl; Tanrı, yarattığı insanın beklenti, zaaf ve korkularını kullanarak, kendisi için “iman” devşirmeye tenezzül eder mi ?” şeklindeki soruya gelince;
Buradaki asıl mesele, folklor oynamak değil, vakit geçirmek için eğlencelerden birini tercih etme meselesi değil, ölümden sonraki hayatta ölüm-kalım meselesidir. 
Bir an için -farzımuhal- diyelim ki, Allah’a karşı el pençe durmakla, bir putun karşısında el pençe durmak aynı korku ve ümitler sebebiyledir. Peki, bu iki korku ile iki ümit arasındaki farkı nasıl görmezlikten gelebiliriz?.. Her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, bütün kâinatın tek yaratıcısı olan, bütün yarar ve zararları kendi elinde tutan ve varlıkta yegâne hükümran olan Allah’a karşı duyulan korku ve ümit ile elinden hiçbir şey gelmeyen, kendi varlığından bile haberi olmayan, bize asla ne zararı ne de yararı dokunmayan cansız putlar ve heykeller karşısında duyulan korku ve ümit aynı olabilir mi?  
Hakikat ile hayal, akıl ile hezeyan, gerçek ile kuruntu, doğu ile batı, yer ile gök, cennet ile cehennem ne kadar birbirinden uzaksa, bu iki duruş da o kadar birbirinden uzaktır.
– Allah’ın kimseden bir beklentisi yoktur. Bir padişahın halkına verdiği hediyelerini bir rüşvet olarak telakki etmek, bir doktorun hastasına verdiği ilaçları bir beklenti aracı olarak düşünmek, bir anne-babanın evlatlarına gösterdikleri ilgiyi bir menfaat devşirmek olarak algılamak ne kadar çirkin bir saplantı ise, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın dünyada verdiği nimetlerine teşekkür edip edepli olduğunu gösteren kulları ile edepsizlik eden şımarık kullarını ayırt etmek ve ahiretteki karşılığı ona göre tevzi etmek için yaptığı iman davetini, bir nevi menfaati devşirme olarak tasavvur etmek, hezeyanların en antika çukurlarında bocalamak anlamına gelir.
Şu mealdeki ayet-i kerime bu hastalığı tedavi edecek güçtedir:
“Ey insanlar! Siz hepiniz Allah’a muhtaçsınız. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her türlü övgülere ve hamdlere lâyık olan ise ancak Allah’tır. O dilerse sizi ortadan kaldırır ve yerinize başka mahlûklar yaratır. Bunu yapmak Allah’a zor değildir.” (Fatır, 35/15-17)
– Allah ile putlara karşı duruşun mahiyetini fark etmek için, Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğunu kavramaya çalışmak ve samimi iman etmek gerekir. Zira ilim olmadan cehaletten kurtulmak imkânsızdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir