elbette çelişki yoktur:
yarattım.” (Zariyat,
51/56)
insanların ve cinlerin varlık sebebi, Allah’a kulluk olduğuna işaret
edilmiştir.
yarattık ki, onların kalpleri vardır onunla anlamazlar, gözleri vardır fakat
onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. Bunlar hayvan
gibidirler, hatta daha da şaşkındırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.” (A’raf, 7/179)
ise, insanlardan ve cinlerden bazılarının bu kulluk görevini yerine
getirmeyeceklerinden dolayı cezayı hak edeceklerine vurgu yapılarak bu iki
varlık uyarılmıştır.
ve insanlardan yarattığım bazı kimseler var ki, onlar kendilerine verdiğim (akıl,
kalb, göz, kulak gibi) maddi-manevi donanımlarını doğru
kullanmadıkları için netice itibariyle cehenneme
gireceklerdir”.
konuşturmuştur.Yani kudretiyle
birilerini zorla cehenneme koyacağını bildirmemiş, bilakis, kulluk için
yaratılan bazı kimselerin kendi özgür iradeleriyle cehenneme götüren yolu
tercih edeceklerini –sonsuz ilmiyle– bildiğini ifade
buyurmuştur.
anlaşılıyor ki, ayette yer alan ve “cehennem için” şeklinde
meal verilen cümlenin gerçek manası: “…için” değil, “netice
itibariyle”dir. Yani, ayette yaratmayı ifade eden
“zere’na” fiilinin başındaki “lam” edatı,
ecliyet ve sebebiyet için değil, “lam-ı akıbet” olarak
ifade edilen neticeyi bildiren bir edattır.
müfessirler de bu hakikate işaret etmek için “Zere’na li cehnneme” (cehennem
için yarattık) şeklinde meal verilen cümledeki fiilin başında
yer alan “li” edatının illiyet için değil,
akıbet manasında olduğunu vurgulamışlardır. (bk. Beğavî, Razî, Şa’ravî, ilgili
ayetin tefsiri)
de Kasas suresinde görüyoruz:
başlarına bir dert
olması için ırmakta bulup yanlarına aldılar.
Doğrusu Firavun da Haman da askerleri de yanılıyorlardı.” (Kasas, 28/8)
yer alan “kendilerine ileride bir düşman ve başlarına bir dert
olması için ırmakta bulup yanlarına aldılar.” ifadesinde
de “lam”, akıbet
içindir. “Olması için” diye meal verilen “li
yekûne” fiilinin başında bulunan “lam” da “ecliyet/nedensellik” için
değil, akıbet
içindir; sonucun ne olduğunu bildirmek içindir. Çünkü şu
çok açıktır ki, Firavun ailesi, başlarına dert olsun
diye Musa’yı almamışlar. Ama işin akıbeti ve neticesi itibariyle böyle olmuştur. (bk.
Beğavî, a.g.y)